1 Temmuz 2024 Pazartesi

Absürdiya 7.Bölüm : Çatlak Mazi 2

 



“Dediğim gibi bu geçmişte yaşanan bir hadiseydi.”

“Bundan beş yıl önceydi.”

Fuşu fuşu fuşu. Fuşululuo

Zeynep, tam bunları söylerken araya girip, garip ses çıkaran Fatih’e doğru gözlerini kapamış, sinirden yüzünde damar çıkmış ve gayet tok bir sakinlikte konuşmaya devam etti.

“Fatih… ne yapıyorsun Allah aşkına?”

Zeynep’in bu tavrına karşılık Fatih tüm umursamaz ve kaygısızlıkla pişkin pişkin cevap vermişti.

“Zeynep biliyor musun son zamanlarda çok asabileştin. Bu öfke sorununla koca falan bulamazsın haberin olsun.”

Bunları duyunca iyice deli olan Zeynep sanki alev saçıyordu ve Fatih’e karşı adeta kükremişti.

ÇÜNKÜ SENİN GİBİ BİR ŞAPŞALIN YARDIMCISIYIMDA ONDAN!

“Hah, hah, haaah…” Tamam Zeynep sakin ol.”

Derin derin nefes alıp veren Zeynep kendini sakinleştirmeye çalışıyordu, …tabii elinden geldiğince.

“Seni kuş beyinli, ne zaman akıllanacaksın sen ya?”

Fatih tüm bıkkınlığıyla yüzünü ekşitip Zeynep’e karşı duygusuz bir şekilde bakmıştı.

“Biliyor musun sana daha önce çok sıkıcı olduğunu söylemiş miydim?”

“Sana da yaranılmıyor yahu.”

“Sana özel geçmişi anlatma ortamı sunuyorum daha ne istiyorsun?”

“Bu bir yazılardan oluşan hikâye, youtube videosu değil ki anılardan bahsedince ortam bulanıklaşsın. Hıh! Sana iyilik yapanda kabahat zaten.”

Fatih tıpkı bir çocuk gibi suratını asmış ve tavırlı şekilde yüzünü Zeynep’in aksi yönüne çevirmişti.

 “Ne saçmalıyorsun anlamadım ama bittiyse artık devam edebilir miyim?”

Fatih umursamaz bir şekilde Zeynep’in yüzüne bile bakmadan elini aşağı yukarı salladı ve ayaklarını önündeki sehpaya doğru uzatıp ellerini de kafasının arkasında birleştirip bizden başka taraflarda gelişi güzel her yerde gözlerini gezdiriyordu.

“Ahh…”

“Neyse ne diyorduk.”

“Evet bundan be..ş yıl ön..cesiydi”

“Offf…!”

“İşte o z..amanlar ben d..aha…”

“Hohh…”

“Şurada örümcek ağı mı olmuş ya?”

Fatih’in çeşit türlü hayıflanmasına ve surat asmasına daha fazla dayanamayan Zeynep olağan tüm bıkkınlığıyla iç geçirip pes ettiğini ifade edercesine Fatih’e dönüp konuşmuştu.

“Tamam, Fatih ne istiyorsan yap. Anladın mı?”

“Yeter ki rahat bırak artık garip garip hayıflanmalarınla konuşmamı sabote edip duruyorsun zaten.”

Çocuk gibi sevinen Fatih aniden ellerini çözüp, bir hışımla ayaklarını sehpadan çekmiş ve hevesli bir oturma pozisyonu almıştı. Şakaklarını ovan Zeynep’i umursamadan lafa girip anının giriş sözünü ve arka fonunu yapıp en tatlı ve haşarı gülümsemesini takınmış sonra lafı Zeynep’e bırakmıştı.

“İşte o zamanlar ben Fatih’in yanında yeni işe başlamıştım.”

“Henüz daha çok toydum ve haliyle de biraz da heyecanlıydım.”

“Kim heyecanlı olmaz ki? Son yılların en büyük genç dâhisinin yardımcısı olmuştum. Resmen bulutların üstündeydim.”

Sonra aniden yüzünde bir iğrenme belirtisiyle Fatih’e bakarak devam etti.

“Ama ben nereden bilebilirdim ki bu dâhinin su katılmamış sapık, şımarık bir veledden farksız olduğunu. Resmen piyango vurmuştu ama tersten.

“Hey bu kadar acımasız olma. İyi yönlerim de var benim aynı zamanda hem dahi hem güçlü hem de komiğim. Bunun altını çizerim.”

Zeynep bu sefer hiçbir şey söylemeden sadece kafasını çevirip Fatih’e bakmış ve tekrar bize dönüp devam etmişti.

“O zamanlar yeni olduğumdan her şeye heyecanlı bir şekilde koşturuyordum. En saçma sapan işler bile çok doğal ve eğlenceli geliyordu.”

“Aaah evet hatırlıyorum etrafımda “Usta bugün ne yapıyoruz? Usta buradaki yazdığı ne anlama geliyor? Usta bugün onigiri yaptım, hadi gel beraber yiyelim” diye sürekli etrafımda pır dönüyordun ne güzel zamanlardı ve o zamanlar çok eğlenceliydin, şimdiki gibi kasvetli ve sıkıcı değildin.”

Zeynep tekrar gözlerini kapamış ve yüzündeki damardan feci sinir olduğu belliydi ama pek bozuntuya vermeden devam etti.

“Başladıktan üç ay sonra Cenk gelmişti daha o zamanlar bile Fatihle çok iyi anlaşacağını hissetmiştim.”

“Böyle aynı Fatih gibi uzun boylu, sarı saçlarını at kuyruğu yapmış bir gençti.”

“Aradan fazla geçmeden ikimiz de ona ısınmıştık.”

“Fuyşu fululululu…”

“Ne? Tam yeriydi bir daha yapayım dedim muhehehe~~”

“İyi madem çok meraklısın o zaman sen anlat. Hem o zaman istediğin kadar fuşulayabilirsin.”

“Sana diyorum işte bak bu gücü kullanmalıyız.”

“Öyle mi diyorsun?”

“Tabi ki adamım, bir düşünsene neler yapabileceğimizi.”

“O kadar çilesini çekiyoruz bu işin azcık da kaymağını yemeyelim mi?”

Güzel bir bahar günü, tüm heyecanıyla ve hararetiyle Cenkle salonda konuşuyorduk.

“E nasıl olacak o iş?”

“Bak anlatıyorum şöyle yapacağız fısır fısır fısır, homur homur…”

“Siz iki şapşal kafa kafaya verip ne diye fısır fısır konuşuyorsunuz?”

“Iyy bir de o yüzünüzde o her zamanki iğrenç pis sapık sırıtışınızı da unutmamak gerekir.”

“Yine ne işler çeviriyorsunuz?”

“Ah Zeynep hoş geldin!”

“Buyur egzotik çerezden ister misin? Cenk dışarı çıktığında bizim için de almış çok lezzetli. Hamm!

Sözünü bitirir bitirmez ağzına çerezlerden birini atan Fatih halinden gayet memnundu.

“Adı ilginçmiş nasıl bir çerez öyle o?”

“Nolcak canım geçen sefer görev dönüşü alıp denemiştim bayıldım. Sizlerin de tadıp denemesini istedim. Özellikle gergedan tırnağı ve fare kuyruğu aromalısı favorim.”

“Aa evet ben de denedim onları cidden tadı güzelmiş, ama ben en çok kurutulmuş deniz anasını ve kobra yılanı dilini sevdim.”

“Ahh pardon muhabbete dalıp sana ikram etmeyi unuttum, buyur sen de denemek ister misin Zeynep çok güzel.”

“Hamm!”

Adlarını duyduktan sonra Zeynep’in yüzünde şokla karışık mide bulantısı yaşadığı çok net anlaşılan bir ifade vardı.

Öğğk! Siz ciddi misiniz? Y-yok sağ ol usta ben almayayım size afiyet olsun”

Zeynep’in karşılarındaki koltuğa oturmasını gayri ihtiyari seyreden Cenk, önce elindeki çerez tozlarını iki elini birbirine çarparak tabağa doğru silkmiş ve hemen elleriyle mimiklerini de katarak konuşmaya hararetli bir şekilde devam etmişti.

“Neyse dediğim gibi Fatih bu aleti zamanda küçük detayları değiştirmek için kullanabiliriz.”

“Bir düşünsene tarihin akışını değiştirmeyen ufak detaylar.”

Gözleri heyecan dolu parıltıyla bunları söyleyen Cenk’i dinlerken lafa girmiştim.

“Böylece Adalet Zamancıları Birliğinin de dikkatini çekmemiş oluruz.”

“Evet aynen öyle.” Başıyla da onayladıktan sonra sözlerine devam ederken geriye doğru yaslanıp önce iki elini yana açtı sonra sağ eliyle telefon işareti yapıp konuşmaya devam etmişti.

“Mesela İtalya’ya gidip, telefonun asıl mucidi olan Antonio Meucci’ye o yıllarda patent yerine geçen sistemin parasını ödeyemediği için ilerleyen zamanlarda yanında çalışan G.Bell’e kaptırmasından önce, gereken parayı ona versek ne olurdu?”

“Telefonun icadını Graham Bell yerine herkes Antonio Meucci olarak bilirdi. Öyle değil mi?”

“Kesinlikle Zeynep çok haklısın aferin kız”


“Kyaaa… Usta beni övdüüü~~ çok mutluyum hehehe~~”


İlgiyle ve pür dikkat bizi dinleyen Zeynep’e bunları söyledikten sonra birden kızarmış ve çok tatlı olmuştu. Ben onun bu tatlı haline bakarken Cenk sözlerine devam etmişti.

“Aynen öyle Zeynep zaten asıl icat eden yani fikri ilk bulan kişi o olduğundan AZAB’daki yetkililer de bu küçük değişikliği görmek için çok uğraşmaları gerektiğinden, ayrıca çok da meşgul oldukları için bu kadar ince hesap yapamayacaklarından bu durumu göremeyeceklerdir.”

Cenk bu sefer ellerini hafifçe öne ve çok az da yanlara doğru iki yana açarak devam etmişti.

“Sonuçta telefonun icadı olması gerektiği gibi zamanında gerçekleşmiş olacaktır.”

Kollarını birleştirip çok az düşündükten sonra sağ elinin işaret parmağını havaya kaldırarak devam etti.

“Hatta her türlü film, dizi veya çizgi roman vb. gibi görsel ya da işitsel tüm yapımlara konu alınan Hitler senaryosunu bir düşünün.”

“Orada genelde noluyor hep bir Hitleri bebekken öldürmeye çalışmalar, savaştan hemen önce gençken suikast düzenlemeler falan konu ediniyor. Zamanda bu çapta kırılma oluşacak bir hadise yaşanırsa AZAB’ın kesinlikle dikkatini çekeceği için anında bunu yapanlara azap çektirirler.”

“Ama onun yerine Hitler’i tamamen aradan çıkarabilir ve yine savaş olmasını sağlayabiliriz.”

“Ama bu çok kötü olurdu yine aynı savaş olacaksa ne anlamı kalırdı ki?” yüzümü ekşitip üzüntüyle bunları demiştim.

“Evet orası öyle ben de aynı fikirdeyim ama olan artık oldu ve ne yazık ki ikinci Dünya savaşı Dünyamızın bir gerçeği bunu değiştiremeyiz.”

Kederli bir havayla bunları söyleyen Cenk tekrar eski coşkusuyla devam etmişti.

“Dediğim noktaysa bunun gerçekleşmesini sağlayan kişinin Hitler olmayacak oluşu. Çocukken tam bir beyefendi ve tarihteki kişiliğinden daha iyi kalpli biri olarak yetişmesini sağlayabiliriz. Ya da onun yerine tamamen başka birinin adını yazdırabiliriz. Biz ne istersek o şekilde yaşanabilir.”

Bu sefer gözlerini hafifçe saat on bir yönüne doğru yukarı bakmıştı ve yine bir an çok kısa düşüncelere dalmıştı. Sonra hemen tekrar bize bakıp sözlerine devam etmişti.

“Tamam bu biraz fazla politik ve çok sarsıcı etkileri olan bir olay olmuş olabilir. Ama bu sefer farz edin ki 1680’li yılların İngiltere’sine gidip Isaac Newton’un kafasına düşen elmayı engelleyebilir, ya da oraya hiç gitmemesini sağlayabiliriz. Sonra aynı tarihte o buluşu kendimiz bulmuş gibi bile gösterebiliriz. Ya da Newton’a çok etkili bir şekilde yardımcı olup bu buluştaki en büyük yardımcısı olur ve tarihte kendi adımızı yanına yazdırabiliriz.”

Cenk bütün bunları tüm ciddiyetiyle ve hararetle söyledikten sonra yüzünde çok hınzır bir gülümsemeyle devam etti.

“Ya da bu kadar ciddi işlere hiç bulaşmamıza bile gerek yok.”

“Diyelim ki kadınları dikizlemenin tarihteki en sapıkça ve utanılmayacak bir şey olmadığı bir Dünya düşünün.”

Tüm pis sırıtışıyla bunları söyleyip Fatih’i dirseğiyle dürten Cenk ahlaksızca gülmeye başlamıştı.

“Haa diyorsun ki Zeynep’i kaplıcada dikizlediğimiz de ve bizi fark ettiği zaman kafamıza kova yemeyecek ve gayet sıradan bir şeymiş gibi mi davranacağız.”

“Hasss siktir!”

“Kanka çeneni tut azıcık ya niye bizi açık ediyorsun?!”


“Ne? Sizzz… iki kaçık az önce ne dediniz?”


Fatih’in bir anlık boşluğuna gelip ağzından kaçırdığı şeyi duyan Zeynep kıpkırmızı olmuş ve sanki etrafına öfkeden alevler saçıyordu.

“Eyvah Cenk kusura bakma boşluğuma geldi ağzımdan kaçırdım. Bir an Zeynep’in de burada olduğunu unutmuşum. Kız resmen buz gibi keskin ve sakin derecede çığlık atar gibi çok tehditkâr konuştu. Korkmaya başladım.”

“Bu kadar alçak bir sapık olduğunu bilmiyordum usta.”

“Hem ayrıca kadınlarda ki o olaya karşı utanma ve kızma fikrini değiştirirseniz ve bu gayet doğal olursa o zaman siz iki abaza yine aynı düşünür müydünüz? Yoksa bu durum size de aynı sıradanlıkta mı gelirdi?”

Zeynep’in bu sözleri bizi ciddi düşüncelere daldırmıştı.

“Hımm bak bu şekilde hiç düşünmemiştim çok haklısın.”

“Yani diyeceğim o ki siz iki pis sapığın ya da erkeklerin kızları dikizlemenin zevk vermesi bu işin yasak olmasının bir cazibesinin bir sonucu oluyor olmasın?”

“Cenk bu konuyu kesinlikle listemizden silmelisin çok haklı!”

“Ahh cidden bu kadar acınası bir sapık olduğunu bilmiyordum usta.”

“Hey bunu zaten az önce söyledin ya yinelemenin lüzumu yok.”

Zeynep yüzündeki yoğun iğrenme ifadesiyle karşısındakilere bakarak bunları söyledikten sonra odayı terk etmişti.

Ahh… Fatih cidden artık asıl konuya girsen diyorum kaç bölümdür okuyucuları oyalıyorsun resmen.”

Fatih yüzünde yine aynı hınzır gülümsemeyle devam etti.

“Tamam yine eskisi gibi bana usta dersen dediğini yaparım.”

Fatih’in dediğini duyduktan sonra Zeynep kıpkırmızı kesilip çocuk gibi bağırmaya başlamıştı.

“HA-HAYATTA OLMAZ! SENİ PİS SAPIK!”

“ŞAAAK!”

Yüzündeki tokat iziyle bize bakıp sırıtan Fatih gayet halinden memnundu.

“Hehe bu ifadeni yıllardır görmüyordum buna değdi valla Ahhh… Tamam hızlı iyileşiyor olabilirim ama canım yanıyor, gerçi buna değdi muhehehe. Son zamanlarda bayağı da güçlenmişin haa aferin benim çalışkan, zeki ve güçlü yardımcım.”

“Off sen daha konuşuyor musun ya? Çok beğendiysen bir tane daha çakayım o zaman ister misin?”

Bu sefer utançtan kızaran Zeynep elini Fatihe doğru havada sallarken yüzünde muzip bir sırıtış vardı.

“Kyaaaa~~~”

“Usta beni yine övdü. Beni hâlâ çok sevip güveniyor. Ahh çok mutluyum ~~~fufufu”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder