17 Haziran 2024 Pazartesi

Absürdiya 5.Bölüm : Haylaz Patron

 



Derin bir sessizlik…

 

Aahhh beni deli ediyor şu pislik!

ArrrgggH!


 -Hey!

 -Patron! …

 -Seni kokuşmuş pis otaku!

-Sana diyorum ki beklediğin misafirler geldi.

-Neden o lanet olasıca kafanı kaldırıp bir hoş geldin demiyorsun ha?!


“Hayal ben bu kadından iyice korkmaya başladım baksana şuna o kadar kızdı ki yüzünde damarlar ortaya çıkmaya başladı.”

“Evet haklısın ama sessiz kalıp ortamı iyi okumamız gerekiyor, şu an ne olacağı hiç belli değil çünkü. “

“Aslında şurada oturan saçı dağınık manga okuyan kişiden mi korkmamız gerekiyor, yoksa yanımızda duran bu kadından mı, tam emin değilsem de en iyisi biz tedbiri elden bırakmayalım.”


“Len! Siz de ne fısıldaşıp duruyorsunuz yetti artık be! Geldiğimizden beri bıdı bıdı bıdı, ne söyleyecekseniz açık açık konuşun artık!”

-Aha! Karşıdaki adam kulaklarını tıkadı!

“Seni var ya!”

“Off bıktım artık, seni gevşek herif!”

“Sana dedim ki beklediğin misafirler geldi şu kafanı kaldır da bir bak be lanet olasıca kokuşmuş otaku herif seni!”


O böyle söylenirken karşımızda duran adam adeta tepesi atmış öfkeli bir suratla bize bakıyordu.


“ZEYNEP!!!”

“Sana kaç kere diyeceğim manga okurken beni rahatsız etme diye!”

“En güzel yerdeydim ne tepemde bıdı bıdı konuşup duruyorsun!”

“Ben sen kaplıca keyfi yaparken rahatsız ediyor muyum?”

“AYNI ŞEY Mİ O APTAL!”

Ahhh!

-Bir dakika o kadın ne ara oraya gitti az önce yanımızdaydı ve adamın kafasına yumruk attı. Cidden nereye geldik biz her dakika ayrı bir şaşırıyorum.

Böyle konuşurken karşımızdaki adam kafasını ovuştura ovuştura bize el işareti yapıp önünde ki koltukları göstererek oturmamızı işaret edip konuşmaya başladı.

“Ahh, demek geldiniz. Size en içten saygılarımla hoş geldiniz diyorum.”

“Ben buranın patronu Fatih memnun oldum.”

“Bu genç hanımda yardımcım Zeynep.”

“Ayrıca kendisi bensiz yapamaz ve hep başı sıkışıp çaresiz kaldığında “Kyaa! patron ne yapacağız lütfen yardım edin!” diye çığlık atıp yanıma koşaslkjdlaksjd!”

“Ahhh! Yine ne vuruyorsun be kum torbası değil bu benim kafam kafam!”

“Sen de yalan yanlış gereksiz bilgiler verip durma da adam gibi konuş!”

“Ahhh seninle ne yapacağım ben bilmiyorum ki?”


Elini alnına koymuş duran, adının daha yeni Zeynep olduğunu öğrendiğimiz kadına şaşkınlıkla bakarken lafa girmenin tam sırası olduğunu anlamıştım. Göz ucuyla Hayal’e baktım o da aynı benim düşündüğümü düşünüyor gibi görünüyordu.


“Memnun oldum ben de Umut.”

“Evet ben de memnun oldum.”

“Adım Hayal bu arada, bizi neden ve ne amaçla buraya getirdiğinizi sorabilir miyim acaba?”

“Hımm…”

“Cidden güzel bir sevgili çifti bulmuşuz bu sefer Zeynep, bunlar bize yardımcı olacaklar gibi görünüyor ha ne dersin?”

“Şeey, o maalesef benim sevgilim değil burada tanıştık, yani…” “…henüz.”


Sinirleri tepesinde olan Zeynep sabrının sınırlarında olduğu çok belliydi.O yüzden Umut’la Fatih’in arasına girmek zorunda kalmıştı.


“Fatiiih!”

“Tamam be tamam, kızma hemen.”

“Off! Hiç eğlenceli değilsin biliyor musun?”


Karşımızdaki adının Fatih olduğunu öğrendiğimiz, sürekli dayak yiyen, adam Zeynep’e dilini çıkararak bunları söylemiş ve sözlerine devam etmek için öksürür gibi yapmıştı.


“Öhöm!”

“Sizler seçilmiş lavuklarsınız sizi o yüzden kendi evreninizden buraya getirdik blablabla buraları çok sıkıcı ve klişe olduğu için geçmek istiyorum müsaadenizle.”


Derken elini sanki masanın üstündeki bir şeyleri eliyle hızlıca süpürüyormuş gibi hızlıca sola doğru sallamıştı.


“Pişşt “henüz” sevgilisi olmayan yakışıklı tut bakalım!”

Birden bana silaha benzeyen bir nesne atmıştı ama bu hem silaha benziyor hem de benzemiyordu tam anlayamamıştım çünkü, sanki sürekli şekli ve görünümü değişen bir objeye benziyordu.

“Konumuza gelecek olursak gördüğünüz ve anladığınız üzere burası farklı bir boyut-evren-Dünya artık adına her ne derseniz.”

“O elinde tuttuğun evrenler arası seyahati mümkün kılan bir alet. Yani onu kaybederseniz artık içinde bulunduğunuz evrende bir başınasınız demektir ve orada mahsur kalırsınız. Size kimse yardıma gelemez anlaşıldı mı? O yüzden ona iyi bakın ki kaybetmeyin ya da zarar görmesine izin vermeyin. Anladınız mı?”


Allah’ım bu adam da kim? Az önce manga okuyup, dayak yiyen adamdan zerre eser kalmamıştı. O etrafına karanlık bir hava saçıp, gözleri alev alev yanan kişi az önceki kişiyle aynı mıydı?


“İşte içinde bulunduğumuz bu evrende tam işleri düzene sokmuştum ki sizden önceki aday sırf özel, en kıymetli manga hazinemi okutmadım diye, bana karşı tavır aldı ve tüm evrenleri kaosa sürükleyeceğini söyleyip aletimle kaçıp gitti.”


Fatih’in yanında kollarını göğsünde bağlamış, kaşları çatık bir halde bizi dinleyip, gözleri kapalı ve sağ ayağını sürekli tempolu bir şekilde sabırsızca vurup sakinliğini korumaya çalışan Zeynep, sinirli bir ifadeyle tekrar araya girmişti.


“Patron şu işi düzgünce açıklayamaz mısın artık?!”

“Peki peki anladık sakin ol, gerçekten çok sıkıcısın iyi ki kaplıca kameralarını seyretmesine izin vermediğimden de bahsetmedim ooopss!”

“SENİ! S-Seeni var yaa ben! Arrrrgg! Cidden sinirimi bozuyorsun azgın pis sapık, utanmaz, arlanmaz, hayvan herif seni!”

ŞAAAAAK!!!

“Ahh! Nöysö nö düyüüdük höö” (Neyse ne diyorduk, haa[yediği tokat yüzünden suratı bir müddet şişik kaldığı için  konuşmakta zorluk çekiyordu] )

“Evet Fatih’in de dediği gibi sizden önceki adamımız bize ihanet etti. Adı Çakal Cenk. Aramızda bazı tatsız olaylar yaşandı ve lanet okuyup aramızdan ayrıldı.”

 

Selam, sanırım bayağı işin içine batmış gibi görünüyoruz öyle değil mi sevgili okuyucular. İşte burada tam da şöyle yanarlı dönerli parlamalı bir geçmiş zamana dönüş hikâyesi olmalı diye düşünüyorsunuzdur buna eminim. Ama size güzel bir sürprizim olacak maalesef onu gelecek bölüm okuyabilirsiniz evet tam da burada bitirdik hadi eyvallah. Okuduğunuz için teşekkürler, Umut kaçar…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder