![]() |
…
Derin bir sessizlik…
Aahhh beni deli ediyor şu pislik!
ArrrgggH!
-Hey!
-Patron! …
-Seni kokuşmuş pis otaku!
-Sana diyorum ki beklediğin misafirler
geldi.
-Neden o lanet olasıca kafanı kaldırıp
bir hoş geldin demiyorsun ha?!
“Hayal ben bu kadından iyice korkmaya başladım baksana şuna o kadar kızdı ki yüzünde damarlar ortaya çıkmaya başladı.”
“Evet haklısın ama sessiz kalıp ortamı iyi okumamız gerekiyor, şu an ne olacağı hiç belli değil çünkü. “
“Aslında şurada oturan saçı dağınık manga okuyan kişiden mi
korkmamız gerekiyor, yoksa yanımızda duran bu kadından mı, tam emin değilsem de
en iyisi biz tedbiri elden bırakmayalım.”
“Len! Siz de ne fısıldaşıp
duruyorsunuz yetti artık be! Geldiğimizden beri bıdı bıdı bıdı, ne
söyleyecekseniz açık açık konuşun artık!”
-Aha! Karşıdaki adam kulaklarını
tıkadı!
“Seni var ya!”
“Off bıktım artık, seni gevşek herif!”
“Sana dedim ki beklediğin misafirler
geldi şu kafanı kaldır da bir bak be lanet olasıca kokuşmuş otaku herif seni!”
O böyle söylenirken karşımızda duran adam adeta tepesi
atmış öfkeli bir suratla bize bakıyordu.
“ZEYNEP!!!”
“Sana kaç kere diyeceğim manga okurken
beni rahatsız etme diye!”
“En güzel yerdeydim ne tepemde bıdı
bıdı konuşup duruyorsun!”
“Ben sen kaplıca keyfi yaparken
rahatsız ediyor muyum?”
“AYNI ŞEY Mİ O APTAL!”
Ahhh!
-Bir dakika o kadın ne ara oraya gitti
az önce yanımızdaydı ve adamın kafasına yumruk attı. Cidden nereye geldik biz
her dakika ayrı bir şaşırıyorum.
Böyle konuşurken karşımızdaki adam kafasını
ovuştura ovuştura bize el işareti yapıp önünde ki koltukları göstererek
oturmamızı işaret edip konuşmaya başladı.
“Ahh, demek geldiniz. Size en içten
saygılarımla hoş geldiniz diyorum.”
“Ben buranın patronu Fatih memnun
oldum.”
“Bu genç hanımda yardımcım Zeynep.”
“Ayrıca kendisi bensiz yapamaz ve hep
başı sıkışıp çaresiz kaldığında “Kyaa! patron ne yapacağız lütfen yardım edin!”
diye çığlık atıp yanıma koşaslkjdlaksjd!”
“Ahhh! Yine ne vuruyorsun be kum
torbası değil bu benim kafam kafam!”
“Sen de yalan yanlış gereksiz bilgiler
verip durma da adam gibi konuş!”
“Ahhh seninle ne yapacağım ben
bilmiyorum ki?”
Elini alnına koymuş duran, adının daha yeni Zeynep olduğunu
öğrendiğimiz kadına şaşkınlıkla bakarken lafa girmenin tam sırası olduğunu
anlamıştım. Göz ucuyla Hayal’e baktım o da aynı benim düşündüğümü düşünüyor
gibi görünüyordu.
“Memnun oldum ben de
Umut.”
“Evet ben de memnun oldum.”
“Adım Hayal bu arada, bizi
neden ve ne amaçla buraya getirdiğinizi sorabilir miyim acaba?”
“Hımm…”
“Cidden güzel bir sevgili çifti
bulmuşuz bu sefer Zeynep, bunlar bize yardımcı olacaklar gibi görünüyor ha ne
dersin?”
“Şeey, o maalesef benim sevgilim değil
burada tanıştık, yani…” “…henüz.”
Sinirleri
tepesinde olan Zeynep sabrının sınırlarında olduğu çok belliydi.O yüzden Umut’la
Fatih’in arasına girmek zorunda kalmıştı.
“Fatiiih!”
“Tamam be tamam, kızma hemen.”
“Off! Hiç eğlenceli değilsin biliyor
musun?”
Karşımızdaki
adının Fatih olduğunu öğrendiğimiz, sürekli dayak yiyen, adam Zeynep’e dilini
çıkararak bunları söylemiş ve sözlerine devam etmek için öksürür gibi yapmıştı.
“Öhöm!”
“Sizler seçilmiş lavuklarsınız sizi o
yüzden kendi evreninizden buraya getirdik blablabla buraları çok sıkıcı ve
klişe olduğu için geçmek istiyorum müsaadenizle.”
Derken
elini sanki masanın üstündeki bir şeyleri eliyle hızlıca süpürüyormuş gibi
hızlıca sola doğru sallamıştı.
“Pişşt “henüz” sevgilisi olmayan
yakışıklı tut bakalım!”
Birden bana silaha benzeyen bir nesne
atmıştı ama bu hem silaha benziyor hem de benzemiyordu tam anlayamamıştım çünkü,
sanki sürekli şekli ve görünümü değişen bir objeye benziyordu.
“Konumuza gelecek olursak gördüğünüz
ve anladığınız üzere burası farklı bir boyut-evren-Dünya artık adına her ne
derseniz.”
“O elinde tuttuğun evrenler arası
seyahati mümkün kılan bir alet. Yani onu kaybederseniz artık içinde
bulunduğunuz evrende bir başınasınız demektir ve orada mahsur kalırsınız. Size
kimse yardıma gelemez anlaşıldı mı? O yüzden ona iyi bakın ki kaybetmeyin ya da
zarar görmesine izin vermeyin. Anladınız mı?”
Allah’ım bu adam da kim? Az önce manga okuyup, dayak
yiyen adamdan zerre eser kalmamıştı. O etrafına karanlık bir hava saçıp,
gözleri alev alev yanan kişi az önceki kişiyle aynı mıydı?
“İşte içinde bulunduğumuz bu evrende
tam işleri düzene sokmuştum ki sizden önceki aday sırf özel, en kıymetli manga
hazinemi okutmadım diye, bana karşı tavır aldı ve tüm evrenleri kaosa
sürükleyeceğini söyleyip aletimle kaçıp gitti.”
Fatih’in
yanında kollarını göğsünde bağlamış, kaşları çatık bir halde bizi dinleyip,
gözleri kapalı ve sağ ayağını sürekli tempolu bir şekilde sabırsızca vurup sakinliğini
korumaya çalışan Zeynep, sinirli bir ifadeyle tekrar araya girmişti.
“Patron şu işi düzgünce açıklayamaz
mısın artık?!”
“Peki peki anladık sakin ol, gerçekten
çok sıkıcısın iyi ki kaplıca kameralarını seyretmesine izin vermediğimden de bahsetmedim
ooopss!”
“SENİ! S-Seeni var yaa ben! Arrrrgg!
Cidden sinirimi bozuyorsun azgın pis sapık, utanmaz, arlanmaz, hayvan herif seni!”
ŞAAAAAK!!!
“Ahh! Nöysö nö düyüüdük höö” (Neyse ne
diyorduk, haa[yediği tokat yüzünden suratı bir
müddet şişik kaldığı için konuşmakta
zorluk çekiyordu] )
“Evet Fatih’in de dediği gibi sizden
önceki adamımız bize ihanet etti. Adı Çakal Cenk. Aramızda bazı tatsız olaylar
yaşandı ve lanet okuyup aramızdan ayrıldı.”
Selam, sanırım bayağı işin içine
batmış gibi görünüyoruz öyle değil mi sevgili okuyucular. İşte burada tam da
şöyle yanarlı dönerli parlamalı bir geçmiş zamana dönüş hikâyesi olmalı diye
düşünüyorsunuzdur buna eminim. Ama size güzel bir sürprizim olacak maalesef onu
gelecek bölüm okuyabilirsiniz evet tam da burada bitirdik hadi eyvallah.
Okuduğunuz için teşekkürler, Umut kaçar…