3 Temmuz 2018 Salı

Captain Tsubasa 2018 İlk Bakış





Selam, nasılsın? Bu animeyi ilk bakış yapmak için biraz geç kalmış olabilirim farkındayım. Ancak uzun bir seri olacağından pek de geri kalmış sayılmayız öyle değil mi? Hadi o zaman başlayalım.
Aslında Captain Tsubasa’yı anlatmaya gerek yoktur herhalde. Özellikle de 90larda çocuk ya da, ortaokul, liseye giden her gencin kesinlikle bayıla bayıla seyrettiği, arkadaşlarıyla maç yaparken “hayır Tsubasa benim, ben de Misaki olurum o zaman “ gibi geyikler çevirmeyen yoktur sanırım.


Bu anime benim için o kadar değerli ve bir o kadar anlam taşıyor ki şu satırları yazarken bile hala düşünüyorum “nasıl yazacam lan” diye. Şimdi bu efsaneyi nasıl dile getirirsiniz ki zaten öyle değil mi? Eh işte artık kalemimiz döndüğünce yazmaya çalışacağız artık. Zamanında sırf kaçırmamak için okul dönüşü çantayı bir tarafa, kendimi bir tarafa hışımla atıp televizyonu açtığım yegâne seridir kendileri.
Son dönemin artık iyice modası haline gelen bu geriye dönük yeniden yapımlar kuşağında, dâhi futbolcumuz Tsubasa da yerini aldı tabi. İlk izlenimim olarak ne yalan söyleyeyim ön yargıyla yaklaşmadım desem pek doğru olmaz. Hani içine edecekler diye çok korktum. Ama Allahtan beklediğimden daha iyi bir iş çıkarmışlar. Hele ki o ilk bölümde Tsubasa’nın kazadan kurtuluşuna çok güldüm, yere düşüyordum nerdeyse gülmekten.
Evet, seri yıllar önce ki halinden gayet iyi yapılmış. Kurgu olarak ben beğendim pek elleşmemişler ama ince detayları falan güzel yapmışlar bu sefer. Tabi doğal olarak grafikleri de çok iyi kalitede olmuş. Yapanların eline sağlık.


 En büyük artısıysa eski serinin o kanser eden bakışmaları kaybolmuş. Evet, yanlış okumadınız bir bölümde GOL bile gördüm yahu hem de beş tane birden lütuf gibi geldi bir hoşuma gitti ki sormayın. Eskiden olsa bir maçı bitirmek eğer ki çok şanslıysak altı bölüm sürerdi. Defanstan forvete giderken milletin koşmasını ve yüz yüze bakışmasını seyretmekten, bir bölüm çoktan bitiveriyordu. Bu inanılmaz bir durum işte yeni seride en çok sevdiğim olay bu oldu ve yine tekrarlamak istiyorum kurguyu çok kurcalamadan aynen devam ettirmeleri de belki buna bir fayda sağlamış olabilir. Gayet eğlenceli ve komik kısımları olduğu kadar ilerleyen bölümlerde dramı da çok başarılı vereceklerine hiç şüphem yok.
Serinin müzikleri ise çok güzel hele ki o efsane eski başlangıç parçasını bu sefer kapanış parçası olarak koymuşlar ki bu da beni benden aldı, ağzınızda enfes bir tat bırakıyor. Hani bölüm bittiğinde yüzünüzde hafif bir tebessüm oluşuyor. Bunu bizim gibi eski hayranları mutlu etmek için yaptılarsa da, tamamen duygu$al olarak yaptılarsa da adamsınız adam diyorum başka da bir şey demiyorum.
Ee bu kadar güzel şey söyledik peki hiç mi kötü yanı yok elbette var. Özellikle her şey de Tsubasa ya muhtaçmış gibi davranmaları çok uyuz etti beni. Yeniliyoruz” eyvah Tsubasa napacaz”, yeniyoruz  “çünkü bizde Tsubasa var”  o oluyor “Tsubasa halleder”, bu oluyor “Tsubasa şöyle”, “Tsubasa böyle” eehhh yeter yahu. Bleach de ki Orihime’nin tahtına göz mü diktiniz hayırdır? Derler adama bu nedir arkadaş. Tamam, anladık bütün bir anime serisi onun üstüne de bu kadar da abartılmaz ki canım. Allahtan Wakabayashi var azcık da ona güveniyorlar. Sağolun be. E mübarek orda kapı gibi, koç gibi Misaki var siz hayırdır demezler mi adama? Dememişler galiba ki 12.bölümde beni fitil etmeyi başardılar. Tebriklerimi sunuyorum.
Herşeye rağmen bu abukluk nazar boncuğu gibi kalıyor tabi onca doğru ve güzel şeyi başardıkları için bu ufak tefek sinir bozucu anlar kaybolup gidiveriyor.
Sonunda da bize yeniden cillop gibi grafiklerle Captain Tsubasa 2018 in başına kurulmak kalıyor iyi seyirler…

    


28 Mayıs 2018 Pazartesi

Sword Art Online: Alternative Gun Gale Online İlk Bakış




Selam, uzun süredir yazmıyordum ama inanın bu seriyle dönüş yapmak bana da şaşırtıcı geldi ^^
Sword Art Online: Alternatif Gun Gale Online'ı seyrettim de merak edenler için yazayım dedim.
Öncelikle feci hayranları kesinlikle okumasın zaten körü körüne "KAWAİİİİ” diye seyredecekler siz şöyle bir kaçılın bakem.
Benim gibi baştan sona seriyi takip edenler ve ilk serinin hastası olanlar. Ve de bir umut bu sefer düzelir lan deyip hikâyenin devamını merak edenlerde, her ne kadar  "SAO dan sonra çok bozdu beaaa" deyip yine de kesinlikle seyredenler ve seyredecek olanları da şöyle kenara alalım.
Tamam geri kalanlar hazırsa LİNK START!


Şimdi ilk başta öyle aman aman süper über bir şey beklememenizi öneririm. Ki herkes sıfırla iki arası bir beklentiyle seyredecektir zaten animeyi. Şunu iyice belirteyim yapacak o güzel zamanı harcayak başka serileriniz ya da, diziniz, filminiz, oyununuz, kitabınız vb. varsa girişmeyin buna bırakın boş bir zamanınızda seyredersiniz hem kaçmıyor ya.
Neyse fazla geyik yaptık az biraz nedir ne değildir, aç karnına ya da, oruçlu kafaya gider mi? Önce bunları bir aydınlığa kavuşturalım değil mi?



Anime 2026 yılında Sword Art Online vakasından iki yıl sonrasını konu almakta. Tamamen yan bir konu hani The Walking Dead ile Fear the Walking Dead kadar bir paralellik var aralarında tek fark aynı evrende geçmiyor en azından oyun olarak.Yani SAO devamı değil bu konuda kafada işaretler kalmasın.
Kahramanımız Kohiruimaki Karen 1,83 cm boyla ortalamanın epey üstündedir ve bu kendisinde feci derecede boy kompleksi yapmıştır. Bu takıntısı yüzünden normal sosyal hayatında doğru dürüst arkadaş çevresi bile yoktur.

Bir gün hayatta sahip olduğu tek arkadaşıyla konuşurken, arkadaşı Karen’e VR oyunlarından bahseder. Bu tam dalış gerçekleştirilen VR oyunları o istediği bücür ve tatlı hayata ulaşma fikri çok cazip gelir ve tabiri caizse üstüne balıklama atlar.
Yalnız hesaba katmadığı şey ise oynadığı oyun geçen sezon SAO da adı geçen ve insanların fütursuzca birbirini öldürdükleri GunGale Online’dır. Hiç bilmediği bu oyun dünyasında Llenn adında tatlı bir bücürük olarak hayatta kalmaya çalışır.



Eveeet, şimdi grafik olarak beklentinizi karşılayan, müzik olarak ortalamanın üstü o da Eir Aoi’nin hatrına gerçi bu serinin açılış ve kapanışları hep iyi olmuştur. Kurgu olaraksa vasatın bir milimcik üstü olan bir anime duruyor karşınızda. Haa tabi aksiyonsa ortalamaya anca bir tık uzaktan selam ederken görüyoruz diyelim ona da, bu gözler ne aksiyon sahneleri gördü SAO da bee! Hey gidi günler! Öhöm pardon, ne diyorduk haa grafik mrafik cart curt doğru…

Ha bu arada Karen’i yani uzun hali daha hoş geldi bana kim bilir belki öyle pek aşırı tatlı chibi karakterleri sevmediğimden de olabilir.

Açıkçası bu ilk bakış olduğu için kurguyu öyle yerlere pek vurmak istemesem de –sonuçta emek var ortada- o mantık hataları ve klişe Polat Alemdarlığı sinir etti beni inşallah devamından sıvamazlar bare. Ha birde gereksiz mi gereksiz 5,5. Bölümü seyretmeseniz de olur hani zamanınız yoksa, ilk defa bir anime bölümünü zor bitirdim yav. Resmen özet geçtiler bu da o azcık güzel aksiyondan tiksindirme duydurduğu için tebrik etmek isterim.

Şimdi o kadar acılı ezme hesabı ezdik peki müzikleri ve grafikleri dışında hiç mi güzel yanı yok. Buna cevabım ise SAO olayından ve Kirito ile Sinon’un GGO macerasından bahsetmeleri güzeldi.

Aslında herşeye rağmen güzel animeydi lan demek isterdim ama değil. Maalesef ilk 6 bölüm için vasat bir işleyiş gördüm, dediğim gibi geri kalan 6 bölümde inşallah sıvamazlarsa vasatın üstünde bir yapım olabilir diye tahmin ediyorum.

Son olarak da asıl seri olan Sword Art Online’ın devam sezonu olan Project Alicization kurgusuyla bu son baharda tekrar anime severlerle buluşacağını da söyleyeyim.
Hepinize keyifli bol geek günler dilerim, esen kalın efenim. Hayırlı Ramazanlar^^



7 Mayıs 2018 Pazartesi

Şubat Soğuğu






Issız soğuk bir Şubat günüydü. Her yer de soğuk havanın o dondurucu etkisiyle buz tutmuş  küçük göletler ve  çatılardan sivri mızraklar gibi uzanan  sarkıtlar vardı. O küçük göletlere basıpda kayıp düşmemek için dikkatle yürüyordu. Bir an için durakladı ve, yüzünü bulutlarla köşe kapmaca oynayan güneşin yer aldığı  gökyüzüne baktı. Belki güneşi görürse keyfi yerine gelir diye umuyordu, ama bulutlar tıpkı güneş ışınlarını engellediği gibi bu küçük umut kırıntısını da engelleyip  soğuk bir şekilde yüzüne vurmuştu. Evet  hava çok soğuktu. Sokakta ne bir kedi vardı, ne de kendinden başka birisi. Yalnız buz gibi esen bir rüzgâr ve kendisi. Rüzgâr, o kadar keskindi ki sanki onunla kavga eden bir insan gibi şekil almıştı. Sürekli beceriksizce kırçıllı atkısıyla yüzünü kapamaya çalışırken, yumruklarını suratının ortasına usta bir boksör edasıyla birbiri arkasına sıralıyordu. Amacına ulaşması için ilerlediği bu yolda tek çıkış yolu sabırla ve azimle tüm zorluklara ve engellere karşı düşüp kalkmadan  yürümekti. Evet sadece yürümek...