25 Ekim 2010 Pazartesi

Stresi yenmek mi? Yoksa yenilmek mi?

Merhabalar, Stresi yenmenin birçok yolu yordamı vardır elbette. Kâh yiyeceklerle olur bu, kâh taşlarla, egzersizlerle, veya hoşunuza giden şeyleri yaparak stres atabiliriz.
Ya da en basitinden, benim gibi yazı yazarak stres atıyorsanız forumlara ya da bu tarz blog,site gibi yerlere bol bol yazı yazın. Neyse bence aşağıdakilere kulak vermenizi...( hehe burda biraz tuhaf oluyor bu cümle şöyle diyelim biz ) aşağıdakilere göz atmanızı tavsiye ederim.








1. Yazı yazmayı seviyorsanız ve bu sizi iyi hissettiriyorsa,dilediğniz yere bol bol yazı yazın.(forum,site,blog vb.)
2. Left 4 Dead gibi aksiyonu bol oyunlar oynayın mümkünse hayatta kalma mücadelesi verdiğiniz oyunlarda hem adrenalin sağlamış oluyor hem de stres atmış oluyorsunuz.
3. Kesinlikle sonunda bir kazananın ve kaybedenin olduğu ve kaybedince karşı tarafın pis pis gülerek "nuhahaha" diye karşılık verdiği tarzda oyunlardan uzak durun kazandığınızda o pis gülüşün suratınızda yayıldığını hissetmek kendinizi iyi hissettirecek olsa da tam tersi olduğunda hırs yapıyor olsanızda, sonuçta stres kazanmışta oluyorsunuz.
4. Mümkünse yavaş bağlantılı ve ağır çalışan bilgisayarlar bulunan internet cafelere gitmeyin, bir gün gelir sadece basit bir öss sonucuna bakacak olursanız bile ve sizi saatlerce ağırlıktan bekletmeye mahkum bıraktığında, üstünüzde oluşan stresin her zamankinden iki katına çıktığına şahit olabilirsiniz.
5. Stresliyken eğer kendinize gareziniz yoksa sevmediğiniz, nefret ettiğiniz şeylerden kaçının bu size çok acı bir tecrübeden koruyabilir.
6. Sakın ola ki kendinizi yemeğe vermeyin özellikle abur cubura bu o anlık işinize gelsede daha sonra tartı üstünde ki "o an" hiç işinize gelmeyecektir.
7. Rahatlamak istediğinizde ve kafanızı bir an için boşaltmak istediğinizde gözlerinizi kapatın ve sizi sakinleştirdiğini bildiğiniz ya da sevdiğiniz bir yeri düşünün ya da hayal edin mesela tropik bir ada ya da, Akdeniz sahilinde ki bir gün batımı sizi mutlu ediyorsa mümkün olduğunca ordaymış gibi sesleride duymaya çalışın hani duyuyormuş gibi yapın.Ama sakın bunları yürürken yapmayın sonra  rahatlayım derken belediye çukurlarında kol bacak kırmayın he Allah korusun.
Sanırım bu kadar yeter herhalde
Bazıları hariç geneli tamamen tecrübe edilmiştir. Özellikle internet cafeyi sakın denemeyin çok pişman olursunuz benden söylemesi:D

Allah'a emanet...:)

23 Ekim 2010 Cumartesi

Rüzgâr





Rüzgâr içime işlerken…
Korkuyorum çaresizce.
Önümde uçurduğu sonbahar yaprakları gibi,
Seni de uçurur mu ki yüreğimden?
Uçurur mu ki hayallerimi?
Tir tir titretir mi ki seni?
Seni korumak istercesine,
Hani işe yarayacakmış gibi,
Sımsıkı sarıyorum ceketimi göğsüme,
Kavuşturuyorum kollarımı,
Sırf seni uçurursa yakalayayım diye.
Isıtmak istiyorum içimde ki seni kollarımla
Şu loş ışığın aydınlattığı
Gerçek seni beklediğim bu durakta…



Volkan KOPUZOĞLU

22 Ekim 2010 Cuma

Yalnızları Oynuyorum Yine...





Yalnızları oynuyorum yine.
Şimdi tek sırdaşım sessizlik.
Sensiz bu evde geriye kalan sadece bu
Senden bana kalan yegâne şeye sımsıkı sarılıyorum
Ve içime çekiyorum, evime sinen kokunu
Sırf kokun kaçmasın diye
Sırf kokunu unutmayayım diye
Açmaya korkuyorum pencereleri
Yalnızları oynuyorum yine
Sensiz bu evde tek sırdaşım sessizlik…



Volkan KOPUZOĞLU

21 Ekim 2010 Perşembe

Kaçış...





Koştum hiç arkama bakmadan sadece koştum.
Bilmiyorum ki neden kaçıyorum,
Neden bu pervasızca kaçışım,
Neden titriyor seni düşününce her yanım?
Niye söz dinlemez bu gönül,
Her defasında çocuk gibi aldanır
Yüreğime bir hançer gibi saplanıyor bu düş
Her defasında fırsat tanımıyor
Her defasında tekrar kanıyor yaram
İşte sanırım sırf bu yüzden,
Sırf bu yüzden,
Seni aklıma getirmemek için kaçıyorum,
Koşarak hem de olağan gücümle koşarak kaçıyorum,
Ama nafile ki bu çaresiz kaçışım
Yine sana çarpıyor bu aciz zihnim
Yine sana tutkun…
Sana vurgun…


Volkan KOPUZOĞLU

20 Ekim 2010 Çarşamba

İnsan Dediğin Nedir Ki?





İnsan dediğin nedir ki gülüm.
Bir kuru yaprak misali,
Zayıf düştüğünde üflersin gider.
İnsan dediğin nedir ki gülüm.
Tarlada ki toprak misali,
Bakarsan bağ bakmazsan dağ olur.
Nedir bu doğanın insanla alıp veremediği
Ya da, insanın doğayla.
Ormanların insanlara borcu mu vardır ki,
Sürekli katledilircesine yanar.
Ya peki denizler?
Boğmak mı ister, pırıl pırıl olduğu vakit.
Sırf bu yüzden mi kirletilir güzelim derya,
Ucuz bir pet parçasıyla.
Doğada ki tek canlı,
Kendi mi sanır insanoğlu,
Gelişi güzel doğaya çöp atarken.
Dedim ya nedir bu alıp veremediği
Doğanın insanla...




Volkan KOPUZOĞLU

19 Ekim 2010 Salı

Hiç Düşündün Mü?





Hiç düşündün mü ey Âdem oğlu, Havva kızı.
Hergün şu hayatta,
Bir o köprüden, diğer köprüye geçerken.
Aslında insanın hayatında ki,
Tek asıl köprü olan Sırat'ı
Peki hiç düşündün mü?
Ey ALLAH'ın güzel kulu.
Bu evren, dağ, taş, dere, tepe,
Yerden mi bitti ki acep?
Hiç düşündün mü öyleyse
Ey akıllı insan!
Bunca şey nasıl birdenbire oluverdi?
Sen, ben, ailen, dünya...
Elbet bu şaheserlerin,
Bir Yaratıcısı olsa gerek değil mi?
Peki kim bu Yaratıcı hiç düşündün mü?



Volkan KOPUZOĞLU

18 Ekim 2010 Pazartesi

Neden?





Neden böyledir bu kahpe dünya,
Hem güzel hem çirkin.
Peki neden böyle karışıktır insanoğlu,
Hem sıcak hem soğuk.
Hadi söyle tatlı tatlı esen ey rüzgâr,
Söyle hadi, biliyor musun?
Bilmiyorsun dimi, doğru haklısın...
Zaten kim anlayabilmiş ki,
Şu zamana kadar insanoğlunu?
Öyleyse neden artık,
Kimse kimseye güvenemez olmuş.
Herkes birbirine çekingen
Hani nerde o eski dostluklar,
O güzel anlayışlı adetler, örfler, sohbetler...
Sen biliyor musun peki
Ey usulca akan su?
Neden herkes artık
Bu insanoğluna güvenini yitirmiş.
Hoş sohbetlerin yerini,
Kavga ve gürültü ele geçirmiş.
Söyle biliyor musun?



Volkan KOPUZOĞLU

17 Ekim 2010 Pazar

Bazen...





Bazen kendini tanıyamazsın,
Sonuçta sende bir insansındır aslında,
Hatalar yapabilir,
Ya da yanlışların olabilir.
Kafandaki sorulardan
Bazen sıkılırsın.
Ama gene de şükredersin,
Yüce Mevlana
Aklında bir sürü soru vardır,
Cevaplarını bilmediğin
Ve bazen de bu cevapları
Aramaktan bitkin düştüğün.
Ama yılmazsın!
Devam edersin cevapların peşinde koşmaya.
Bazen de sendeki yanıtlara bakarsın
Ve bu yanıtların sorularının sorulmasını beklersin
Çoğu zaman büyük bir sabırla.
Ama asla yılmazsın!
Bilirsin ki, aradığın cevaplar kadar,
Bu yanıtların sorularını da nasıl olsa,
Elbet bir gün birileri sana soracaktır.
Sonuçta her şeyde,
Bir hayır yok mudur zaten?
Eninde sonunda bu soru ve cevapların,
İhtiyacı olan sahiplerine,
Ulaşacağını düşününce,
Pekte karamsar bakmazsın
Şu koca dünyaya
Yine de bazen...
Kendini tanıyamazsın işte...



Volkan KOPUZOĞLU